Geçtiğimiz hafta www.annelerindunyasi.blogspot.com da annelerin depresyonu üzerine bir konu işleniyordu.
Genel olarak çevremden de aldığım izlenim annelerin, çocuklarına yaşadıkları sıkıntıları, depresyonu hissettirmemek için ciddi gayret gösterdiği şeklindedir. Bazı anneler çocukları hissetmesin diye üzüntüsünü, sıkıntısını, depresyonunu içine gömerek çocuklarına herşey harikaymış gibi davranmak zorunda hissediyorlar kendilerini.
Bazıları canları istediği halde oturup şöööyle bir kahve içememekten, bazısı rahat rahat yemek yiyememekten, bazısı çocuk etkilenecek diye eşiyle tartışamamaktan, bazısı örnek almasın diye kendi kötü yönlerini gizlemeye çalışmaktan bahsediyor. Kimisi maddi sıkıntılarını çocuklarına hissettirmemeye çalışıyor, kimisi işsiz kaldığını çocuğuna söyleyemiyor. Hepsinin amacı ortak: Çocuklarını korumak...
Ben pek öyle düşünmüyorum. Bunun üzerine kaleme aldığım ve de sitede de yayınlanan görüşlerimi, imlasını biraz daha düzelterek :-)) burada bir de sizlerle paylaşmak istiyorum.
*********************************************************************************
Yazdıklarınızı zaman zaman her normal anne gibi ben de yaşıyor ve hissediyorum. Artık sadece kendimizden menkul olmadığımız için, sorumluluklarımız olduğu için canımızın istediği gibi yaşayamıyoruz. Bu özlemi hepimiz zaman zaman duyuyoruz.
Ancak neden yaşadığımız sıkıntıları, depresyonumuzu çocuklarımızdan özenle gizleyip onlara hiç birşey hissettirmememiz gerektiğine şartlanmışız? Yok öyle birşey.
Bir yazı okumuştum, çocuklarımızı refahımıza değil hayatımıza ortak etmekle ilgili...Hayatın içinde üzüntü, sıkıntı, bıkkınlık, yorgunluk, parasızlık da var. Bu yazılarımıza da yansımıyor mu zaten? Bazı yazılarım insana gülmekten kriz geçirtirken bazıları salya sümük ağlatıyor. Tamamen ruh hali ile ilgili...Bunu kendimizden, çevremizden esirgemezken neden çocuklarımızdan esirgiyoruz.
Biz mükemmel değiliz, çocuklarımıza öyleymişiz gibi davranmak onlara yalan söylemektir. Onlar bunu " annem ne kadar mükemmel, ben de öyle olmalıyım" diye algılıyor ama mükemmel olmadıklarını anladıklarında ciddi bir depresyon geçiriyorlar. Neden yaptığımız hataları, bizi biz yapan öğeleri saklayarak çocuklarımıza karşı yalancı bir maske takınıyoruz ki?
Bunu yapmamaya çalışıyorum. Evet iyi örnek olmak adına yaptığım birçok şey var, bazen bazı gerçeklere biraz makyaj yaptığım da oluyor. Ama akşam eve yorgun gidiyorsam yorgunumdur, bunu saklamam, anlarlar ve ne yaparlar biliyor musunuz? Küçücük elleriyle bana masaj yaparlar, resim yaparlar, sofrayı kurmama yardım ederler. Belki vücudum değil ama bir anda ruhum dinleniverir. Ve çocuklarım da mutlu olurlar, annelerinin yorgunluklarını aldıkları için.
Veya kızım okulda arkadaşlarıyla bir sorun yaşadığında, mesela çocukluk acımasızlığıyla bir tanesi abuk bir bahaneyle kızımı oyundan çıkardığında, eve üzgün gelen kızıma " üzülme ben de çocukken arkadaşlarımla problem yaşardım, bana da yapmışlardı, çok üzülmüştüm ama sonra böyle böyle oldu" demeyi tercih ediyorum. Ben mükemmelmişim gibi davranırsam, herşeyi bilen, hiç üzülmeyen, depresyon geçirmeyen, herkes tarafından kayıtsız şartsız sevilen biriymişim, her zaman mutluymuşum gibi davranırsam, çocuklarımı şu vıcık vıcık anne-bebek dergilerinde bize empoze edilmeye çalışılan şekilde kusursuz yetiştirmeye çalışırsam yarın birgün gerçek hayatla karşılaştıklarında nasıl bir yara alacaklar?
Kimse kusursuz değil ve onlar kendi kusurlarını da başkalarının kusurlarını da tolere etmeyi öğrenmeliler.
Yapmaya çalıştığım şey onları hayattan korumak değil, hayata hazırlamak. Bir anne olarak görevimiz onlara her zaman mutlu, müşvik, sevecen ve hiç bir sorunu, özlemi yokmuş gibi davranmak değil, aksine tüm sorunlarımızın, hasretlerimizin, hayalkırıklıklarımızın yanında hayatı nasıl göğüslediğimizi göstermek. Bunu da kendimizi çocuklarımızdan gizleyerek yapamayız diye düşünüyorum.
Canınız camın kenarında kahve mi içmek istiyor, ki benim çok ister, alın elinize bir fincan kahve...bunda bir yanlışlık yok...yarın bir gün çocuğunuz da odasında yalnız kalmak isteyecek. Böylece hem o sizi anlar, hem de siz onu...Annenin de ihtiyaçları vardır, tıpkı her normal insan gibi...bunu anlamalılar. Ben kahve içmek istediğimde onlara da nesquick'li süt yapıp şık porselen kahve fincanlarına koyup servis yapıyorum, onlar da evin kendi istedikleri köşelerinde yudumluyorlar kahvelerini...Kimse kimseye dokunmuyor.
Veya anne ile baba her zaman mutludur, asla ve asla çocuklarının önünde tartışmazlar filan...yok öyle birşey...kavga dövüş, dayak, bağırışma gibi istenmeyen durumlardan bahsetmiyorum elbette...Ama ufak fikir ayrılıklarına, küçük kızgınlıklara çocuklar şahit olabilirler. Kimse korkmasın, dünyaları sarsılmaz. Aksine insanların birbirine kızabileceğini ama sonra bir uzlaşma zemini yakalayıp sevgilerini saygılarını yitirmeden hayatı paylaşmaya devam edebileceklerini öğrenirler.
Bunları derken kastım işi gücü bırakın, çocuklarınızın ihtiyaçlarını boşverin demek değil, yanlış anlaşılmasın. Tabii ki görev ve sorumluluklarımızı yerine getireceğiz ama iç dünyamızın gerekliliklerini çocuklarımıza doğru bir şekilde aktarmalıyız diye düşünüyorum.
Lütfen kendinize çok yüklenmeyin. Evet anneyiz çok şükür ama bu kendi kimliğimizi resetlememiz anlamına gelmiyor. En azından ben böyle düşünüyorum.
Sevgiler
Yazdıklarınızı zaman zaman her normal anne gibi ben de yaşıyor ve hissediyorum. Artık sadece kendimizden menkul olmadığımız için, sorumluluklarımız olduğu için canımızın istediği gibi yaşayamıyoruz. Bu özlemi hepimiz zaman zaman duyuyoruz.
Ancak neden yaşadığımız sıkıntıları, depresyonumuzu çocuklarımızdan özenle gizleyip onlara hiç birşey hissettirmememiz gerektiğine şartlanmışız? Yok öyle birşey.
Bir yazı okumuştum, çocuklarımızı refahımıza değil hayatımıza ortak etmekle ilgili...Hayatın içinde üzüntü, sıkıntı, bıkkınlık, yorgunluk, parasızlık da var. Bu yazılarımıza da yansımıyor mu zaten? Bazı yazılarım insana gülmekten kriz geçirtirken bazıları salya sümük ağlatıyor. Tamamen ruh hali ile ilgili...Bunu kendimizden, çevremizden esirgemezken neden çocuklarımızdan esirgiyoruz.
Biz mükemmel değiliz, çocuklarımıza öyleymişiz gibi davranmak onlara yalan söylemektir. Onlar bunu " annem ne kadar mükemmel, ben de öyle olmalıyım" diye algılıyor ama mükemmel olmadıklarını anladıklarında ciddi bir depresyon geçiriyorlar. Neden yaptığımız hataları, bizi biz yapan öğeleri saklayarak çocuklarımıza karşı yalancı bir maske takınıyoruz ki?
Bunu yapmamaya çalışıyorum. Evet iyi örnek olmak adına yaptığım birçok şey var, bazen bazı gerçeklere biraz makyaj yaptığım da oluyor. Ama akşam eve yorgun gidiyorsam yorgunumdur, bunu saklamam, anlarlar ve ne yaparlar biliyor musunuz? Küçücük elleriyle bana masaj yaparlar, resim yaparlar, sofrayı kurmama yardım ederler. Belki vücudum değil ama bir anda ruhum dinleniverir. Ve çocuklarım da mutlu olurlar, annelerinin yorgunluklarını aldıkları için.
Veya kızım okulda arkadaşlarıyla bir sorun yaşadığında, mesela çocukluk acımasızlığıyla bir tanesi abuk bir bahaneyle kızımı oyundan çıkardığında, eve üzgün gelen kızıma " üzülme ben de çocukken arkadaşlarımla problem yaşardım, bana da yapmışlardı, çok üzülmüştüm ama sonra böyle böyle oldu" demeyi tercih ediyorum. Ben mükemmelmişim gibi davranırsam, herşeyi bilen, hiç üzülmeyen, depresyon geçirmeyen, herkes tarafından kayıtsız şartsız sevilen biriymişim, her zaman mutluymuşum gibi davranırsam, çocuklarımı şu vıcık vıcık anne-bebek dergilerinde bize empoze edilmeye çalışılan şekilde kusursuz yetiştirmeye çalışırsam yarın birgün gerçek hayatla karşılaştıklarında nasıl bir yara alacaklar?
Kimse kusursuz değil ve onlar kendi kusurlarını da başkalarının kusurlarını da tolere etmeyi öğrenmeliler.
Yapmaya çalıştığım şey onları hayattan korumak değil, hayata hazırlamak. Bir anne olarak görevimiz onlara her zaman mutlu, müşvik, sevecen ve hiç bir sorunu, özlemi yokmuş gibi davranmak değil, aksine tüm sorunlarımızın, hasretlerimizin, hayalkırıklıklarımızın yanında hayatı nasıl göğüslediğimizi göstermek. Bunu da kendimizi çocuklarımızdan gizleyerek yapamayız diye düşünüyorum.
Canınız camın kenarında kahve mi içmek istiyor, ki benim çok ister, alın elinize bir fincan kahve...bunda bir yanlışlık yok...yarın bir gün çocuğunuz da odasında yalnız kalmak isteyecek. Böylece hem o sizi anlar, hem de siz onu...Annenin de ihtiyaçları vardır, tıpkı her normal insan gibi...bunu anlamalılar. Ben kahve içmek istediğimde onlara da nesquick'li süt yapıp şık porselen kahve fincanlarına koyup servis yapıyorum, onlar da evin kendi istedikleri köşelerinde yudumluyorlar kahvelerini...Kimse kimseye dokunmuyor.
Veya anne ile baba her zaman mutludur, asla ve asla çocuklarının önünde tartışmazlar filan...yok öyle birşey...kavga dövüş, dayak, bağırışma gibi istenmeyen durumlardan bahsetmiyorum elbette...Ama ufak fikir ayrılıklarına, küçük kızgınlıklara çocuklar şahit olabilirler. Kimse korkmasın, dünyaları sarsılmaz. Aksine insanların birbirine kızabileceğini ama sonra bir uzlaşma zemini yakalayıp sevgilerini saygılarını yitirmeden hayatı paylaşmaya devam edebileceklerini öğrenirler.
Bunları derken kastım işi gücü bırakın, çocuklarınızın ihtiyaçlarını boşverin demek değil, yanlış anlaşılmasın. Tabii ki görev ve sorumluluklarımızı yerine getireceğiz ama iç dünyamızın gerekliliklerini çocuklarımıza doğru bir şekilde aktarmalıyız diye düşünüyorum.
Lütfen kendinize çok yüklenmeyin. Evet anneyiz çok şükür ama bu kendi kimliğimizi resetlememiz anlamına gelmiyor. En azından ben böyle düşünüyorum.
Sevgiler
9 yorum:
ne kadar güzel yazmışsın bayıldım bayıldımmmmmm.oğlumla beraber okuduk.o bile bayıldı."anne hastaneye kaldırdık diye yaz" dedi:)canım yazıdaki tüm cümlelere,kelimelere ve hatta varsa imla hatalarına bile imzamı atarım.güzel fikirler güzel insanlardan çıkarmış.sevgiler güzel insan...
ay Sitare'm tatlı güzel arkadaşım, fabrikadayım, malzeme problemleri, projeler derken dünya üstüme üstüme geliyor gibi hissediyordum ki yorumun geldi. Bir anda nasıl mutlu oldum, nasıl yüzüm güldü anlatamam. Allah da seni güldürsün...oğluşunu öper şeker kızını yerim...sevgiler içten arkadaşım
Gülcincim bir annenin duygularini hisslerini öyle güzel kaleme dökmüssünki....eminim bunu okuyan tüm annelerin duygularini tercüman olmussun hayatim...
Sultan
ne kadar güzel yazmışsıınn..harika :)
çok teşekkür ederim öznur ata....hoşgeldiniz.....
Arkadaşım aklına, eline sağlık.. işte budur! selim bir süredir korkuyor evde, bugün dedim ki ben de küçükken korkuyordum bir dönem, annemin peşini bırakmıyordum tıpkı senin gibi, sonra geçti ama geçiyor dediğimde epeyce şaşırdı ve bilmiyorum tesadüf mü daha cesurdu bugün.. her türlü manyaklığımızla hayatlarının içindeyiz zaten ne kadar uzak tuabiliriz.. öperim
en doğrusunu yapmışsın arkadaşım. Çocuklarımız hissettiklerinin normal olduğunu, herkesin bunları zaman zaman yaşadığını bilince kendileriyle ve duygularıyla daha kolay başa çıkıyorlar. Hem zaten Selim akıllı çocuk, bu korku meselesini çabucak atlatacaktır anneciğinin de desteğyle... Öpüyorum kocaman
Yorumum bu yaziya degil ama "Anne dunyasina farkli bir bakis" yazisini cok begendim :) anne olmadan bari oraya yazmayayim diye ha bir de burasi daha tanidik daha rahat diye buraya geldim :) Ellerine saglik!
Gülçin'im güzel adaşım, teşekkür ederim, her zaman beklerim...
Yorum Gönder