Ne olmak istiyorum?

35 yaşındaki birinin bunu sorması biraz garip ve hatta salakça ve hatta kişiliksizce gelebilir. Ama ben 10 yıllık aralıklarla insanların bu soruyu kendine sorması gerektiğini düşünüyorum. Tabii bu verilecek cevabı hemen uygulayabileceğimiz anlamına gelmiyor. Kocacım sözüm sana, işi gücü bırakıp bir balıkçı kasabasında kendini doğaya salamazsın, 2 çocuğumuz var bizim :-))

Şimdi kızım öğretmen olmak istiyor. O bana göre daha akıllı ve ne istediğini bilen bir çocuk. Bir film artistine hayran olduğundan öğretmen olmayı isteyecek bir tip değil. Ama benim kızım olduğuna göre Allah ömür versin daha çook fikir değiştirir.

Oğlan ise tam benim gibi…önceden Spiderman olmak istiyordu…sonra Ben Ten…..şimdiki hayali yıldız olmakmış. Gitar alacakmışız ona, yıldız olacakmış. Sebebini söyleyeyim de yanlış fikirlere kapılmayın: Sünger Bob geçen bölümünde rock'n roll konseri veriyordu, onu gördü….bak bu oğlan biraz da mı bana benziyor ne….İpek daha Metin gibi…ayakları yere basıyor….

Neyse, şöyle bir düşünelim, hayatımızı evrelere ayıralım ve her bir evrede ne olmak istediğimizi hatırlamaya çalışalım:

Ben çocukken hiiiç öyle prenses filan olmayı hayal etmemiştim. Haydutluk ve asap bozucu bir velet olup sümüklerimi oraya buraya sürmekle çok meşgul olduğumdan olsa gerek. Kanımda yok ne yapayım, hala daha da elit bir hanımefendi kimliğine bürünmem gereken nadir zamanlarda biraz sıkıntı çekiyorum.

Hatırladığım ilk kişisel menkıbem sivil polis olmaktı. Altında yatan sebep asla ve asla çok iyi bir insan olduğum için kötülere haddini bildirmek filan değildi tabii ki…Olay tamamen şudur: Önce San Fransisco Sokakları'nda Michael Douglas'a sonra da Miami Vice'da Don Johnson'a aşık olmam. Sanki sivil polis olursam onlarla çalışacakmışım gibi gelirdi ben 6-7 yaşlarındayken….

Neyse, bu diziler uzun sürdüğü için bu hayal de uzun sürdü.Taaaaa ortaokula kadar.

Ortaokuldayken öğretmen olmaya karar verdiğim kısa bir dönem vardı. Bunun sebebi ise çok ulvi bir amaca sahip olum çevreme ilim ve irfan yaymak değildi tabii ki…Top Gun filminin çıktığı zamanlardı ve Tom Cruise Kelly McGills'e aşık oluyordu, Kelly onun öğretmeniydi arkadaşlar. Bu hayalim de sonra bir sınav öncesinde bir sınıf arkadaşıma, tenefüsste anlamadığı bir konuyu anlatırken, beni anlamadığı ve aynı soruyu 2 kez sorduğu için onu boğmak istememle son buldu. Bir öğretmende olması gereken sabır maalesef benim mayamda yok.

Neyse, lisedeyken bazı AFL'liler gibi ben de bilim adamı olup hayatımı lab.'da mikroskop başında geçirme hayalleri kuruyordum. Ve sonra yine bazı AFL'li gibi lise sona geldiğimde " ulan lab faresi olup n'apıcan, yürü git para kazanacağın bir iş yap" gibi gayet ideolojik bir yaklaşımla mühendis oldum.

Yok, bir dakika…aslında doktor olmak istiyordum ama annem tıp okumak için beni İstanbul'a göndermeyeceğini, tıp okuyacaksam kıçımı kırıp Ankara'daki bilmem kaç tane tıp fakültesinden birine gidebileceğimi söyledi. Tabii, annem kibar kadındır, kıç demedi ama ben onun düşünce baloncuğunda bu anlamı yakaladığıma yemin edebilirim.

Burada da gayet rasyonel, ulvi ve ideolojik bir karar verip tıp okumak mı İstanbul'a gitmek mi arasında düşünüp İstanbul'a gitmeyi seçtim.

Terk ettiğim kaçıncı hayalimin arkasından İstanbul'a geldim bilmiyorum ama iyi vakit geçirdim.

Ondan sonrası ise benim kontrolüm dışında mı gelişti? Bazen... Bir sürü sebeplerden çok iyi yerlerde çalıştım ve de ayrıldım. Bu gitmeklik durumu bende alışkanlık yaratmaya başladı.

Mezun olunca küçük bir yazılım şirketine girdim. Baktım burada bir halt olmayacağım, zaten ingilizce de nanay, ailemden parayı alıp İngiltere'ye gittim. İyi ki de gitmişim. Dönünce iş ararken tesadüf eseri yolum gıdada dünya devi bir şirketle kesişti.

Evlenmeyeceğim, kariyer yapacağım diye annemden çeyizlerimi bile alıp Banu ile bekar evimizde kullanmaya başlamışken Metin'e aşık oldum. Kariyer hayallerinin yerini "ay acaba 8 tane mi likör kadehi alsam 12 tane mi? Ayyyyy şu peçete bileziklerine baaakk..ne hoooşşş" gibi kızsal muhabbetler aldı.

Sonrasını biliyorsunuz sevgili dostlarım, büyük, kurumsal şirketler...evet, ama...hepsinin amacı aynı…ev hanımı olmayıp para kazanmak. Yoksa başka bir amacım yok. Kariyer mariyer umurumda değil aslında…sadece çocukların geleceği için biraz daha para kazanabilmek istiyordum….

Ama çalışıyor olmaktan zerre kadar zevk almazken hala çalışıyor olmamı sanırım işleyen çarkı bozacak iradeyi zaman içerisinde yitirmiş olmamla açıklayabiliriz. Eğer birileri beni kovmazsa veya zorla istifa ettirmezse bu durum emekliliğe kadar devam eder korkarım. Ama bi kovarlarsa sayın sabır abidesi okuyucularım….işte o zaman eminim çok daha farklı işler yaparken bulabilirsiniz beni…

Bakalım bizim yumurcaklar daha ne dallardan ne dallara zıplayacaklar….Allah ömür versin, seyretmesi çok keyifli olacak….

Ay çok sıkılmıştım, yazayım dedim ama biraz baydım galiba….kusura bakmayın…

Öptüm

7 yorum:

Adsız dedi ki...

Tatlim birseyi unutmussun, bir sirada sahil kenarinda pastane acacaktik hani,kücük camlarina cicekli perdeler takacaktik ...:-) unuttunmu Hayatim ? Sultan

neselihaller dedi ki...

hiç unutur muyum hayatım açacağız pastanemizi de ne zaman? Bu gidişle adı ninelerin yeri gibi birşey olacak

Adsız dedi ki...

Hi hi hi evet aynen öyle olacak... olsun belki daha iyi tutluruz tatlim

Adsız dedi ki...

valla bu köyümüze dönelim dalgası sık sık eşimle beni de yoklayıp geçiyor ama nafilee... bakalım bizim haydut dile gelmeye başlayınca neler yumurtlayacak meslek konusunda umarım bizim gibi olmaz da işinde mutlu olur. bir düşünür şöyle demiş:'sevdiği işi yapan kimse bir gün bile çalışmamış sayılır' ne diyelim ne mutlu o şanslı azınlığa.

gökçe

neselihaller dedi ki...

inşallah hayatım ama Metin'in teorisine göre insanoğlu hem çalışıp hem mutlu olacak şekilde programlanmamış, çalışarak mutlu olmak pek mümkün değilmiş...hele ki maaşlı olarak...kendimi düşününce haklı olduğunu sanıyorum

Adsız dedi ki...

çalışın kızlar çalışın hadi gaariciime

neselihaller dedi ki...

çalışıyoruz işte ne yapalım...hem ağlarım hem giderim modu...