Küçük Bir Kaçamak....

Kar geliyormuş...
Gelsin tabii..Ben aslında her mevsimi severim. Eskiden pek böyle değildim ama bu annelik hali beni bir sevgi kelebeği haline dönüştürdü ki sormayın gitsin...

 Mesela kış mevsimini çok severim. Elimde kahvem, üstümde ekose battaniyemle sıcacık evimde, buğulu camların önündeki kanepemde uzun oturup kitap okumayı çok çok pek çok severim.
Dışarıda lapa lapa yağan bir karla her taraf bembeyaz olacak…Ağaçlar gelin gibi, dallarının ucu kristalleşmiş olacak…Bahçedeki tekir kedimiz bütün yaz uğramazken şimdi giriş kattaki dairenin paspasına kıvrılıp sıcacık apartmanımızda uyuyor olacak.

Ocakta ıhlamur demlenecek, içinde elma kabuğu, çubuk tarçın, limon dilimi ve bir sap karanfille... çocuklara akşam yemeğinden sonra içireceğim sıcacık…Göğüsleri yumuşasın diye…Arada sırada sahlep yapacağım, şöyle bol tarçınlı tarifeden…Evimiz mis gibi tazecik pişirdiğim elmalı kek kokacak...

Ve sonra aklıma gelecek…Ne kadar şanslı olduğumuz..Allah fakir fukaranın yardımcısı olsun, kimseyi bu havada yersiz yurtsuz bırakmasın diye dua edeceğim. Yetmeyecek, elimizden geldiği kadar destekte bulunmaya çalışacağız ihtiyacı olanlara…Zaten kışlıkları çıkarırken yaz sonunda küçülmüş, artık giyilmeyen kışklıklarımızı vermiş olacağız. Ama olsun, her zaman yapılabilecek birşeyler vardır birileri için diyeceğim.

Sonra karlar erimeye başlayacak. Apartmanımızın önündeki ağaç pembe pembe çiçeklerini pırtlatmaya başlayacak. Tekir kedimiz yine kayıplara karışacak, bir hoşça kal demeden...Aylarca üşümekten yorulmuş ve artık kış romantizminden çıkmış olan bizler o çiçeklerle yeni bir biz olacağız. Bahar gelecek. Montlar incelecek, bir kuaföre gidilecek…

Haftasonlarında artık dışarıda zaman geçirmek üzere planlar yapılmaya başlanacak. Yine sırt çantasını hazırlayacağım bavul kıvamında...Ya üşürlerse, ya terlerlerse, acıkırlarsa, susarlarsa diye bir yığın eşya dolduracağım çantaya topu topu 3 saatlik şehir gezisi için...

Ama bahar kısa sürecek…Zaten son yıllarda hep kısa sürmüyor mu? Kış bitiyor, yaz geliyor.

Yine öyle olacak, baharın gelişini anlamadan yaza sevineceğiz. Okullar tatil olacak. Ve biz acaba çocukların yaz tatilini nasıl değerlendirsek derdine düşeceğiz. Eh, anne çalışınca çocuklar ne yapsın? Kısacık, 1 haftacık yıllık iznimizi nerede geçirsek diye düşüneceğiz.

Bu arada yazlık kıyafetlerimi çıkaracağım. Bir kısmının varlığını bile unutmuş olacağım, bulunca sanki yeniymiş gibi sevineceğim. Bir türlü giymediğim ama elden de çıkaramadığım pembe etek yelek takımımı yine ütüleyip asacağım dolabıma…

Pazara çıkmaya devam edeceğim her Cumartesi. Artık yaz geldi ya…Pazar alabildiğine şeftali, karpuz, kayısı, deniz börülcesi, taze fasulye olacak. Hele ki karpuz. Bana verin karpuz peynir ekmek üçlemesini ben onunla yaşarım aylarca…

Sonra sıcaklardan şikayet edeceğim, zaten bana da yaranılmaz ki…Bir kolayım yoktur benim…

Denize atacağız kendimizi fırsat buldukça, çocukları dışarıya şapkasız çıkarmayacağım…O kadar sıcak olacak ki hava, makyaj bile yapamayacağım…Sivrisinekler basacak gene ortalığı…Sinek kaçırıcı tütsümüzü yakıp balkon sefalarına başlayacağız yine…Yemyeşil parka bakan balkonumuzda ağırlayacağız evimizi şenlendiren misafirlerimizi...

Annem reçellerini, kayınvalidem tarhanasını, biber salçasını yapacak bizim için...Ve sonra sonbahar da gelecek ama tıpkı ilkbahar gibi kısa sürede teslim edecek kendini sırasını bekleyen mevsime...

Yine sıcacık kahvem, ekose battaniyem,kitaplarım beni bekliyor olacak.. Kendime hedef vereceğim, bu kış çocuklarıma bir şey öreceğim diye..Ve yine bitiremeyeceğim, kayınvalidem gelip " kızım ne örgüsü, sen çalışan kadınsın, ver bana örüp getireyim" deyip evdeki yünlerimi alıp gidecek ve de örüp getirecek…

Ve tüm bunlar olurken ben her sabah 06:30'da işe gideceğim, akşam 19:30'da eve döneceğim. Aslında elimde kahvem üstümde battaniyemle kitabımı okumaya çok fazla fırsatım olmayacak buğulu camımın önünde...Ama hayali bile güzel olacak benim için...

Ve mevsimler değişirken olanca güzelliğiyle ben yine kısa zihinsel kaçışlar yaşayacağım gün içinde, iş yerimde...Tıpkı şimdiki gibi...

8 yorum:

Adsız dedi ki...

her insanın iç sesini yansıtan ve işte budur dedirten harika bir yazı bu. öyle küçük ayrıntılar yakalamışsın ki anlatımını büyütmüş. devam yavrum. bütün yüreğimle alkışlıyorum seni.

neselihaller dedi ki...

ooffff...insan annesinden de bunu duydu mu bir gaza geliyor ki sormayın dostlar...hele ki annesi de edebiyatçıysa...tutmayın beni, daha yazacak çok şeyim varmış benim de haberim yokmuş...Öyle biriktirmişim ki yıllarca içimde duygusuzluk maskemin altında, şimdi ben bile şaşıyorum bu halime...

Adsız dedi ki...

Gülcincim öyle güzel yazmssin ki, öyle güze ifade etmissinki okudukca icim huzurla doluyor... YÜREGINE SAGLIK CANIM ARKADASIM....

Sutlan

neselihaller dedi ki...

sultan' cığım teşekkür ederim canım arkadaşım sevgiler

Adsız dedi ki...

ablacım şu anda dışarda çok tatlı bir yağmur yağıyor malum bizim bahçemiz de yemyeşil ben de kepçe yeğenini uyuttum aldım elime kahvemi tam da yazdığın gibi keyifle yudumluyorum. kalemine sağlık ne güzel anlatmışsın.

neselihaller dedi ki...

oohhhh....afiyet olsun tatlım. Benim için de bir yudum al

Sitare dedi ki...

anammmm o ne 6.30-19.30 nazi kampında mı çalıştırıyorlar seni.eve dönünce çocukların hatırlıyorlar mı yüzünü:)
yazı şahane olmuş yine ,mühendis misin orhan pamuk musun çözemedim kardeş:))

neselihaller dedi ki...

beni köle gibi çalıştırıyorlar Sitare, ben boşuna mı gideceğim diye ağlayıp zırlıyorum....